¤°o._.·(OykuForum) ·._.o°¤

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

¤°o._.·(Sitemize HoŞGeldiniz) ·._.o°¤


2 posters

    Proje Ödevi: ******'ün Anıları

    -Kahraman-
    -Kahraman-
    Üye
    Üye


    Mesaj Sayısı : 18
    Rep Gücü : 26
    Başarı Puanı : 1
    Kayıt tarihi : 19/03/10

    z Proje Ödevi: ******'ün Anıları

    Mesaj tarafından -Kahraman- Paz Nis. 04, 2010 9:07 am

    YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM

    Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
    - İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.

    Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada ****** bir duraklama yaptı. Sonra
    içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
    - Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.

    Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım.

    Ord. Prof. Sadi IRMAK

    Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof. - ******'ten Anılar, 1978

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları Ata223


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    YANINA ALDIĞI İLK ER

    O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. O'na sordu:
    - Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
    Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını çelik yay gibi selamladı.
    - Söyle niçin ağlıyorsun?
    İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
    - Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal ******, er'in omzuna elini koydu:
    - Üzülme çocuğum, dedi. Gel benimle!
    Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.

    Burhan Cahit MORKAYA

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları A18


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    İNANMAYANLAR DA HAKLIYDILAR

    Mustafa Kemal realist bir liderdi. Lekelemelerin politika kadrosunu nasıl daraltacağını ve kendisini bir avuç partizan takımı elinde bırakacağını düşünerek, açıkça bir suç işlemiş olanlar dışında yalnız kişisel değerlere saygı gösterdi. Sicil yoklamalarına rağbet etmedi. Bir gün bana:
    - Kuva-yı Milliye'ye inanmayanlar da inananlar kadar haklı idiler, demişti.

    Falih Rıfkı ATAY

    Kaynak: Falif Rıfkı Atay - Mustafa Kemal, Mütareke Defteri, 1955

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları R04


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM

    Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
    - Binbaşı mısınız?
    - Hayır.
    - Albay mı?
    - Hayır.
    - Korgeneral mi?
    - Hayır.
    - Peki nesiniz?
    - Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
    - Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..

    General SHERRIL

    Kaynak: General Sherril - ****** Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları 036_01


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    İZMİR SUİKASTI

    İzmir'de hazırlanan o alçakça suikastın sonuçsuz kalmasından sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı:
    - "Ziya Hurşit'in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı. Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma çağırdım. Odada kimse yoktu. Kendisine sordum:
    - Sen Mustafa Kemal'i öldürecekmişsin, öyle mi?
    - Evet, dedi. Ben yine sordum:
    - Mustafa Kemal ne yapmıştı ki onu öldürecektin?
    - Fena bir adammış o. Memlekete çok fenalık yapmış. Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi.
    - Sen Mustafa Kemal'i tanıyor musun?
    - Hayır.
    - O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin?
    - Geçerken işaret edecekler, Mustafa Kemal işte budur, diyeceklerdi. Biz de öldürecektik.
    O zaman cebimdeki tabancayı çıkararak kendisine uzattım:
    - Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, öldür, dedim.

    Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu. Bir süre şaşkın şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı.

    Yahya Galip KARGI

    Kaynak: Yücel Dergisi, 1948

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları A17


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    MUTSUZ LİDER

    Bir akşam sofrasının hararetli bir döneminde Mustafa Kemal, kişisel özgürlüğünün birçok bölümlerinden yoksun bırakılması acısını hüzün dolu sözlerle şöyle anlattı:

    - "Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız. Benim gözümde bunun ne büyük mutluluk olduğunu bilemezsiniz. Halime bakın, sahip olduğunuz bu özgürlükten yoksunum, cumhurbaşkanıyım ama köşeye atılmış ve özgürlüğü sınırlı bir insanım. Bütün eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır. Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girip çıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin. Ben de bunun hayaliyle avunurum." dedi.

    O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık.

    Damar ARIKOĞLU
    Kaynak: Damar Arıkoğlu - Hatıralar, 1961

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları R21


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    ASKERLE GÜREŞ

    Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü. Çağırdı ve güler yüzle sordu:
    - Sen güreş bilir misin?

    Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi. Genç asker her zaman üstün geliyordu. Çok neşelendi, ayağa fırladı.

    Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
    - Haydi, bir de benimle güreş!

    Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı:
    - "Atam," dedi. "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Bir Mehmet mi bu işi başarır?"

    Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.

    Tahsin UZER

    Kaynak: Millet Dergisi, 1946

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları R11


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    ABDÜLHAMİD

    1937 yılında idi. Yaz aylarından biri. Doğrudan doğruya kendi kontrolündeki bir gazetede "Makedonya" adlı bir eserim tefrika ediliyordu. Bir akşam üstü Başyaver Celâl (Üner) Bey beni telefonla aradı. Dolmabahçe Sarayı'na davet edildim. Ve Saraya gidince de, hemen hiç bekletilmeden, üst kata çıkarıldım. Bir kapı açıldı, kendimi Büyük Adamın karşısında buldum. Saygılarımı bildirince, belli bir iki nezaket cümlesi ile beni okşadı. Sonra:
    - Yazını okuyorum, dedi. Hürriyetin ilân edildiği zaman küçük bir çocuk olman lâzım. Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun. Yalnız Abdülhamid'i hiç sevmediğin belli.

    Biraz durdu. Elindeki bir renkli kalemi, önünde açık duran kalın ciltli bir Fransızca kitaba dikine vurarak düşünür gibi oldu. Ben susuyordum. Bu hal bir iki dakika devam etti. Sonra birdenbire şu sözler çıktı ağzından:
    - Sevme Abdülhamid'i! Yine de sevme! Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme. Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı. Bak çocuk! Kişisel kanımı kısaca söyleyeyim: Tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamid'in yönetimi büyük hoşgörüdür. Hele bu yönetim on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa...

    Bunun üzerine ayrılmama müsaade buyurmuşlardı. Saygılarımı tekrarlayarak huzurundan uzaklaştım.

    Nizamettin Nazif TEPEDELENLİOĞLU

    Kaynak: Hürriyet Gazetesi, 31.07.1958

    Not : mythief ; Böyle fikre sahip bir insanın eli öpülmezde kimim öpülür...

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları A36


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI

    Hastalığının ilerlemiş zamanında:
    "Hatta bir gün, bizim önümüzde bazı siyasi sorunlara değinip Romanya' da yapılan hükümet değişmesinden söz ederken, bir patriğin işbaşına gelmiş olmasından hayret duyduğumu söyledim. Bu nedenle İkinci Dünya Savaşı'nın da yaklaşmakta olduğunu anıştırarak dedi ki:
    - "Bir savaş çıktığı takdirde, kanımca yansız kalmalıyız. O zaman birçok fırtınalar kopacak. Devlet gemisini gayet ustaca yöneterek işin içinden sıyrılmaya çalışılmalıdır." dedi.

    Prof. Dr. Nihat Reşat BELGER

    Kaynak: Nihat Reşat Belger - ******'ün Hastalığı

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları R22


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    YANINA ALDIĞI İLK ER

    Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kütlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi. Bir kadının, elinde bir kâğıtla ******'e yaklaştığı görüldü. Zayıf bir kadındı. Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
    - Beni tanıdın mı oğul? dedi... Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir oğlum var: Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat Müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış... Ne olur bir kere de siz söyleyiniz.
    ******'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
    - Oğlunu almadılar mı? dedi. Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş... Çok iyi yapmışlar... İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak...
    Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu. Ve ****** adeta kendinden geçercesine dolu bir sesle:
    - İşte Cumhuriyetten beklediğimiz sonuç... diyordu.

    Hulusi KÖYMEN

    Kaynak: Uludağ Dergisi, 1941

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları R12


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ

    1924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler'de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler'e gelen ******, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
    - Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu. ****** ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
    - Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle:
    - Valle Padişah bilir! dedi
    ****** gülümsedi. Yumuşak bir sesle:
    - Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
    İhtiyar tekrar etti:
    - Padişah bilir!...

    Bu cevap karşısında kaşları çatılan ******, Kaymakam'a döndü:
    - Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
    Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:
    - Köylere genelge yolladık Paşam, dedi. ******'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
    - Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!..."

    Ahmet Hidayet Reel

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları Ata230


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR

    Bir gece beraber oturuyorduk. Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki Macaristan elçimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir de Soysallı vardı. ******, ertesi günü Büyük Millet Meclisi'nde okuyacağı söylevi hazırlıyordu. Mahmut'la Ruşen Eşref not tutuyorlardı. ****** ara sıra bana da, "Ne dersin?" diye soruyordu. Ben ne diyebilirim? Hiç... Sonra ****** bana döndü ve dedi ki:

    - Bu memleketin efendisi kimdir?

    Düşündüm. Karşılığı o verdi:
    - Türk köylüsüdür, dedi. Ve devam etti:

    - Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez!...

    Prof. Mahmut Esat BOZKURT

    Kaynak: Tan Gazetesi, 10.11.1942

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları A22


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    KAHRAMAN TÜRK KADINI

    17Mart 1923 Tarsus:

    Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.

    Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, ******'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
    - "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
    Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.

    Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
    - "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."

    Taha TOROS

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları R14


    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    GÖMÜLECEĞİ YER

    Atatürk'ün gömüleceği yer ve toprak:
    O'nun kabri Ankara'da olacaktır. Fakat bu şehrin neresinde? Çünkü O' nun en son kuvvetli isteği bir an önce Ankara'ya dönebilmekti. Biri Büyük Millet Meclisi'nden İstasyon'a inen cadde üzerindeki yuvarlak yer, diğeri Çankaya'daki yeni köşkün mermer havuzu. Bu yerler şu nedenle konuşulmuştur:
    Bir akşam ******'ün etrafında toplananlar arasında, O'nun ölümlü oluşu üzerinde durulmuş ve özellikle kendisi 1926 suikast girişiminden sonra söylediği cümleyi tekrar etmişti. "Benim naçiz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." dedikten sonra "Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın," demişti. Meclisin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan kişiye ise, "iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben böyle bir arzumu milletime vasiyet edemem". Ancak, gene o akşam ileri sürülen bir fikrin kendisini çok duygulandırdığını, bugün bile hatırlıyorum.
    Memleketin bütün sınır boylarından getirilecek toprak üzerinde yatmak. Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik savunmasını yapmıştı.

    ******, böyle bir fikrin uygulanmasından ancak, ölümlü vücudu için hoşlanacağını ve gurur duyacağını anlatırken bana bakarak: "Bunu unutma!" demişti.

    Prof. Dr. Afet İNAN

    Kaynak: Ulus Gazetesi, 25.06.1950

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları R30


    Sen Rahat Uyu Ata'm mı ... Hayır !!!

    -----------------------------ooOoo-----------------------------


    BENİM ADIM ATA DEĞİL

    Atatürk'ün sinirlendiği önemli bir nokta vardı. Gazetelerde, kendisine "Ata" denildiğini okudukça şöyle dedi:
    — Benim adım Ata değil, ******'tür! Bazı gazeteler neden böyle yazarlar?

    Şükrü KAYA

    Kaynak: Dünya Gazetesi, 10.11.1953

    Proje Ödevi: Atatürk'ün Anıları R35


    Sen Rahat Uyu ******'üm , Türk Milleti Seni Asla Unutmayacak ;-(


    Mp3'ler...

    1-) http://www.mustafakemal.net/sound/gozyasi_g**** <- Göz Yaşı (Gitar)
    2-) http://www.mustafakemal.net/sound/gozyasi**** <- Göz Yaşı
    3-) http://www.mustafakemal.net/sound/sarizeybek_ney**** <- Sarı Zeybek Ney
    4-) http://www.mustafakemal.net/sound/sarizeybek**** <- Sarı Zeybek
    5-) http://www.mustafakemal.net/sound/istiklalmarsi**** <- İstiklal Marşı

    Resimleri ...

    1-) http://www.kulturturizm.gov.tr/portal/kultur_portal/galeri/******/******resimleri/1/index.htm
    2-) http://www.gazi.edu.tr/******/resim.htm
    3-) http://www.atlikarincam.com/******/
    4-) http://www.afacancocuk.com/atam/resimler1.htm

    Siteler ...

    1-) http://www.mustafakemal.net/
    2-) http://www.******iye.com/ <- İnanılmaz güzel bir site, tasarımı çok hoş...
    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 227
    Rep Gücü : 439
    Başarı Puanı : 38
    Kayıt tarihi : 03/03/10

    z Geri: Proje Ödevi: ******'ün Anıları

    Mesaj tarafından Admin Paz Nis. 11, 2010 2:21 pm

    Paylaşim İçin SAOL

      Forum Saati Cuma Kas. 01, 2024 6:27 pm